Ninova Haber - Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemdeki konuları değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
“İkizdere'de verilen mücadele sadece bugünün değil, geleceğin de mücadelesi. Mantığı talan olan bir siyasi anlayış her türlü zorluğu çıkarıyor. Neredeyse bir orduyu görevlendirecek. İkizdereliler güçlerini farkındalar. Toplumun her kesiminden destek alıyorlar. Çünkü tabiatı korumak hepimizin ortak görevi.
Çay, Rize ve Artvin için stratejik ürün. Karadeniz için de fındık stratejik ürün. Bölge halkının gelir düzeyinin yükselmesinin en önemli gerekçesi bu ürüne verilecek olan hakkı olan taban fiyatının verilmesidir. Çay üreticileri isyan etti verilen fiyat düşüktür diye. Fiyatı yükseltin dediler. Polisler ellerinde coplarla müdahale ettiler. 'Türkiye'de demokrasi' var diyorlar. Nerede demokrasi var? Hak istemenin suç olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Rizeli ve Artvinli kardeşlerim çay konusunda yıllarca isyan ediyorsunuz. Oy verdiğiniz AK Parti, yıllardır Türkiye'ye çay ithal ediyor. Biz çay ithalatını yasaklayacağız. Kaçak çayı da meydanda yakacağız.
Normalleşme başladı. Açıldık ama birkaç noktada iktidarın dikkatini çekmek bizim görevimiz. İş yerlerini açtınız. Aşılamada önce iş yerleri sahiplerinin ve çalışanların olması lazım. İkincisi kirada stopaj kalkmadı, bunun kalkması lazım. İcra dairelerini erteleyin. 3-5 ay esnaf rahat nefes alsın. Esnafın büyük bir kısmı kredi kartı kullandı. Onun da bir şekilde faizsiz ertelenmesi lazım.
Her ulus, her millet kendi tarihi içindeki acı olayları da, sevineceği olayları da belleğinin bir yerinde tutar. Ama devlete büyük hizmetler vermiş kişileri hep saygıyla anar. Çünkü bu işin partisi olmaz. Bugün aramızdan ayrılan insanlara eğer söz edeceksek saygıdan söz etmeliyiz, sevgiden söz etmeliyiz. Saygı, sevgi temel kural olmalıdır. Ayasofya Camisi'ni açtılar. Cami'de görev yapan imamların, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü anlatması lazım. Dert varsa dertler ve çözümler konusunda toplumu aydınlatması lazım. Kinden, öfkeden beslenen bir din insanı olmaz. Acıtan da bu zaten.
Ayasofya'yı Atatürk'e hakaret etmek için mi açtınız? Atatürk hayatını bu millet için vermiş bir kişi. O meczup acaba İstanbul'un işgalini biliyor mu? O meczup, Mustafa Kemal Atatürk'ün, İstanbul işgal altındayken Dolmabahçe'nin önünde yabancılara ait savaş gemilerini gördüğü zaman 'geldikleri gibi gidecekler' dediğini biliyor mu acaba? Bu meczup kişi acaba Kahramanmaraş'ın kurtuluşunda ilk kurşunu atan Sütçü İmam'ı ve ne söylediğini biliyor mu acaba? Söyleyeyim, "Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayi-i Milliye aleyhine fetva verip, düşmanlık yapar bilin ki onların damarlarında kafir kanı vardır" diyor.
Bugün sayın Bahçeli de bu konuda bir sürü laf etmiş ama asıl kızmamız gereken bu meczup mu? Bu meczup bu konuşmayı kimin önünde yapıyor? Devlet ricalinden bir Allah'ın kulu 'Yanlış söylüyorsun' dedi mi? Demedi. Bahçeli'ye soruyorum sen kime kızıyorsun? Kendi tarihine ihanet eden bir meczubu nasıl orada tutarsınız. Atatürk bizim ortak değerimizdir. Bahçeli, "Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir" diyor. O çizgi, Saray'a yaklaşırken renk değiştiriyor. Renk değişmeyecek arkadaş. Renk değiştiği andan itibaren bu iş olmaz, sözlerin havada kalır.
TÜİK, Türkiye'nin ilk çeyrekte yüzde 7 büyüdüğünü açıkladı. En büyük yalanları söyleyen kurum. Sordum çiftçiye, 'Türkiye yüzde 7 büyümüş' diye, sizin kuraklıktan haberiniz yok herhalde dedi? İşsizlere sorduk, gelirleriniz arttı herhalde sizin de diye. Hangi büyümeden bahsediyorsunuz siz diye? Bakkala sorduk, ne büyümesi, aylardır dükkan kapalıydı diyor. "Sizin çarşıdan, pazardan haberiniz var mı?" diyor emekli. Evlere temizliğe giden kadınlara sordum, "Aylardır evlere temizliğe gidemiyoruz" dedi. Hangi büyümeden söz ediyorsunuz? Beşli çete büyüdü. Yüzde 7 demek onlara hakarettir, yüzde 50, yüzde 60 büyüdüler. İşleri garanti. Devlete dolarla borç verenler de köşeyi döndü. MHP şu soruyu Erdoğan'a sorma cesareti gösteriyor mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Türk Lirası geçerlidir? Ne zamandır dolarla borç almaya başladınız? Saray beslemesi yüzde 50, yüzde 40 zaten büyüyorlar. 4-5 maaş alanlar büyüdü.
Devletin akılla, istişare ile, adaletle, bilgi ile yönetilmesi lazım. Siyasetçinin vatandaşına hesap vermesi lazım. Devleti yönetenler her kuruşun hesabını millete verme onurunu yaşamaları lazım. Devleti yönetenlerin halkına yalan söylememesi lazım. Yalancı olamaz.
Yassıada'yı TOBB'un parası ile beton adasına dönüştürdüler. Oysa o adanın, Türkiye tarihinde özel bir yeri vardı. Aynen korunması gerekiyordu. Demokrasiye ihanet ettiler. İnönü'nün bir anlatımından söz ediyor. Böyle bir şey hiç duymadık. Meclis'te konuşmuş rahmetli İnönü, tutanaklara baktık böyle bir şey yok. Dışarda konuşmuştur diye sorduk soruşturduk, böyle bir konuşma hiç olmamış. Erdoğan bu kadar yalan söylerken yüzün hiç kızarmıyor mu? Bir insan yalan söylerken yüzü kızarır.
Finlandiya Başbakanı, 300 Avroluk sabah kahvaltısını devletin kesesinden ödedi mi ödemedi mi diye polis bunu araştırıyor. 300 Avro için devlet hazinesine el uzattıysan ben bunun hesabını sorarım diyorum. Peki biz, 128 milyar doları sorduk, tık yok. Şimdi soruyorum kim ahlaklı, kim adaletli? Kim kul hakkı yiyor, kim yemiyor? Buyrun beyler ne diyeceksiniz? Onlar 300 Avro'nun hesabını soruyorlar, biz 128 milyar dolar nerede dedik suçlu ilan edildik. Soru sormak ne zamandan beri suç oldu?
Bir ülkede suçu açığa çıkarmak için soru soruyoruz ve sorduğunuz soru suç kabul ediliyorsa orada demokrasi yoktur. Suçluların iktidarı vardır artık. Soru soruyoruz, suçlanıyoruz. Neden? İktidar suçlu o yüzden. Türkiye Cumhuriyeti suçlular tarafından yönetiliyor. Erdoğan dava açacak, açmazsan namertsin. Mahkemede kanıtlayacağım.
128 milyar doları sorduk, cevabını alamadık. Milletin hafızasında bir yerde dursun. Bunu her yerde söyleyeceğiz. Hak, hukuk, adalet için soracağız. Bu devletin İçişleri Bakanı TRT'de programa katılıyor, diyor ki; bir siyasetçiyi keklemişler yani rüşvet veriyorlar. Ne kadar? Ayda 10 bin dolar. Ben söylemiyorum, mafya da söylemiyor. Kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan kişi söylüyor. Çok önemli. Suçu biliyor, suçluyu da biliyor. Devletin televizyonunda açıklıyor. Birilerine mesaj gönderiyor. Kişiyi de biliyor, rakamı da veriyor. Verenlerin dilinden de konuşuyor 'keklemişler' diye. Savcı çağırırsa gideceğim, açıklayacağım diyor. İçişleri Bakanı suçluyu niye gizliyor? Saray'a şunu mu demek istiyor? 'Bana dokunma, dokunursan bu daha başlangıç' devleti bu mantıkla yönetirseniz devleti mafyaya teslim edersiniz.
Şentop bu konuyu açıklamak zorundadır. TBMM'ye düşen bu kara gölgeyi kaldırmak zorundadır. Şentop konuşmuyorsa acaba 10 bin dolar benzeri bir olay her ay ona da mı veriliyor? Saray'dakiler sessiz kalabilir. Onların tamamı zaten bir yerlerden besleniyorlar.
Soylu'ya bakanlığı Erdoğan verdi. Peki, 10 bin dolar rüşvet verdiğini devletin televizyonunda açıklarken Erdoğan duymadı mı? Duydu. Bunu sordu mu, sormadı. Sorabilir mi? Soramaz. Erdoğan'ın bir şey daha sorması lazım. "Çıktın, eskiden içişleri bakanlarının çocuklarının evinde para sayma makineleri vardı dedin. 17-25 ile bana bir mesaj mı vermek istiyorsun?" diye sorması lazım. Soylu, koltuğunu koruma peşinde, Erdoğan da Soylu'ya sahip çıkmak zorunda. Böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Eğer siz hükümeti yer altı çetelerine teslime ederseniz, böyle bir tablo çıkar ortaya.
Mafya, yer altı çetelerini güçlerini siyasi iktidarı ele geçirerek alırlar. Zindaşti uyuşturucu kaçakçısı nasıl çıktı hapishaneden? Elde ettiler siyasetçiyi. Devleti yönetenleri kontrol ettiğiniz anda, devleti yönetmeye başlarsınız. 83 milyon insan yeraltı dünyasından bir liderin ne söylediğine bakıyor. Böyle bir tablo Türkiye'ye yakışıyor mu? Memleketi bu hale kim getirdi?
Bu iktidar Türkiye'nin gördüğü en vasat, en beceriksiz, en dar görüşlü iktidardır. Sadece ailesini ve yakın çevresini düşünen, Türkiye'yi düşünmeyen iktidardır. Bu iktidar illegal organizasyonlarla iç içe geçmiştir. Beceriksiz ve etkisiz bir iktidardır. Bu iktidar bizim omuzlarımıza ciddi yükler getiren bir iktidardır. O nedenle diyoruz bir an önce seçime gitmeliyiz. Halkın huzura, beraber yaşamaya, barışa ihtiyacı var. Her evde huzurun, bereketin olması lazım. Türkiye'nin mafyadan beslenen, para alan siyasetçilere ihtiyacı yok.
Ben seçim diyorum, Erdoğan kaçacak delik arıyor. Kimden kaçıyorsun? Milletten, halktan kaçınır mı? Vatandaş seni istiyorsa zaten bir daha geleceksin bana ders vereceksin.
Hiçbir Osmanlı Padişahına nasip olmayacak kadar sarayların var senin, çetelerin var. Binlerce trollerin var. Etrafında beslemelerin var. Türkiye Cumhuriyeti'ni çiftlik gibi yönetiyorsun. Kanun, anayasa tanımıyorsun ama gel arkadaş sandığı koyalım dediğim zaman kaçacak delik arıyorsun. Neden kaçıyorsun? Millet seni istemiyor, zorla güzellik olmaz. Memleketi mahvettin, perişan ettin. Erdoğan sen mi büyüksün, millet mi? Millet senden büyük.”
Kaynak: Cumhuriyet
RSS
Twitter
Facebook
Youtube
Google+
Instagram
FUTBOLUMUZDA ETNO-SPORTİF ŞİDDET...
YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ...
KAYBOLAN KIZ EFSANESİ…
ÖYLE ÇEK GİT...
KORKAK VE KÖR HÜKÜMET PROGRAMI...
SOKAKTAN MUTFAĞA: TAVUK KOKOREÇ...
AKP-MHP, SPOR YASASI İLE 3 BÜYÜK TAKIMIN KATARLILARA SATILMASININ ÖNÜNÜ AÇTI…
DİYARBEKİR GİBİ...
ÇİKOLATANIN KALP VE DAMAR HASTALIKLARI ÜZERİNE ETKİSİ…
RAKAMLAR HER ALANDA GERİLEDİĞİMİZİ GÖSTERİYOR…
KİME ÇALIŞAN GAZETECİLER?