HABER MERKEZİ
Ninova Haber - Ülkemizde her yıl yaklaşık 100 bin kişiye ‘fibromiyalji’ tanısı konuyor ve hastalığın tanınmasıyla bu rakamın her yıl artacağı düşünülüyor. Birçok belirtiyle seyredebilmesi ve çoğu hastalıkları taklit edebiliyor olması nedeniyle tanı konulması ise 10 yılı bulabiliyor.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Emrullah Hayta, toplumda kadın hastalığı olarak bilinmesine karşın fibromiyaljinin aslında erkekleri de tehdit ettiğine dikkat çekerek, “Son yıllarda yapılan çalışmalar, fibromiyaljinin erkeklerde de sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Hatta bazı epidemiyolojik çalışmalar neredeyse kadınlar ile aynı sıklıkta görüldüğünü bildiriyor. Bu sıklık kadınlarda yüzde 3.8-4.8 erkeklerde de yüzde 1.6-4.8 oranında değişiyor. Türkiye’de de 600 bin ile bir milyon arasındaki erkeğin fibromiyalji hastası olduğu tahmin ediliyor” dedi.
Fibromiyaljinin kadın hastalığı olarak düşünülmesinin en önemli nedenleri ise erkeklerin ağrı semptomlarıyla doktora başvurmada kadınlara göre daha isteksiz davranmaları ve tanı için şart görülen vücuttaki hassas nokta sayısının erkeklerde daha az olması. Ancak 2010 yılında revize edilen teşhis protokolünün kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte artık daha fazla erkeğe fibromiyalji tanısı konuluyor.
Covid-19 pandemi sürecinde fibromiyalji teşhis edilen erkeklerin sayısında artış yaşandığını belirten Doç. Dr. Emrullah Hayta, şöyle devam etti:
“Bu artışın, pandemi koşullarında belirginleşen gelecek kaygısı, evde ergonomik olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalmak, hareketsizlik ve stres gibi nedenlerden kaynaklandığı düşünüyoruz. Tedavi olmayan ya da tanı konulamayan erkek hastalar günlük iş hayatlarında ve sosyal çevrelerinde oldukça zorlanabiliyor. Öyle ki iş yerindeki verim ve performans yüzde 50 gibi ciddi oranda azalabiliyor.”
Kaslarda ve yumuşak dokularda gelişen ‘ağrı’ en sık görülen belirti olsa da, fibromiyalji hastalarında birçok vücut sistemine ait bulgular gelişebiliyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Emrullah Hayta fibromiyalji semptomlarının erkeklerde kadınlara göre biraz farklılık gösterdiğini belirterek, bu belirtileri şöyle sıraladı:
“Kadınlarda yaygın ağrı, yorgunluk, sabahları dinlenmemiş olarak uyanmak, stresli ruh hali ve unutkanlık gibi belirtiler ön planda oluyor. Erkeklerde ise en sık depresyon, anksiyete, omurga ağrısı, yorgunluk ile uyku bozukluğu şikayetleriyle karşılaşıyoruz. Erkeklerde omurga ağrısının bir nedeni olarak fibromiyaljinin akla gelmemesi ise malesef bu hastalarda başarısız omurga cerrahisine neden olabiliyor”
Fibromiyalji, beyin ile omuriliğin ağrılı ve ağrısız sinyalleri işleme yeteneğinde bozulma sonucu oluşuyor. Ağrılı ve ağrısız uyarana karşı artmış olan duyarlılığın nedeni bugün tam bilinmese de, hangi bireylerin fibromiyalji için risk altında oldukları tahmin edilebiliyor. Örneğin ailesinde fibromiyalji öyküsü olanlarda, sık sık viral enfeksiyon geçirenlerde, fiziksel ya da duygusal travma yaşayanlarda, hassas ve mükemmeliyetçi kişilik yapısına sahip stresli kişilerde fibromiyalji daha sık görülüyor.
Fibromiyaljinin günümüzde bilinen kesin bir tedavisi yok. Kronik bir hastalık olduğu ve pek çok alanda şikayete yol açtığı için fibromiyalji hastalarında tedavi planlaması yapılırken multidisipliner bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor. Stresle baş etme yöntemleri, uyku hijyeni, doğru beslenme, bilişsel terapi, kronik ağrıya yönelik ilaçlar, fizik tedavi, yaşam kalitesini artırmaya yönelik egzersizler ile alternatif tıp uygulamaları (akupunktur, masaj, spa terapisi, yoga, meditasyon) fibromiyaljinin tedavi yöntemlerini oluşturuyor. Fibromiyalji tedavisinde sadece ilaç kullanımı, beslenme alışkanlığında değişiklik yapılması ya da alternatif tıp yöntemleri gibi farklı yaklaşımlardan faydalanmak bulguların hafiflemesi için yeterli olmayabiliyor.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Emrullah Hayta, tedavinin hastaların şikayetlerine veya hakim olan semptomlarına göre planlandığını belirterek, “Fibromiyaljide birçok tedavi yöntemini başlangıçta beraber kullanıp, ilerleyen zamanda hakim olan semptoma göre çeşitli yöntemleri ekleyerek ya da çıkararak bu hastalığın bulgularını büyük ölçüde giderebiliyoruz” dedi.
Doç. Dr. Emrullah Hayta, fibromiyalji hastalarına yönelik ideal bir beslenme tipinin ve hastalığa özgü bir diyetin olmadığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Aşırı kilo ve bazı yağlar sinir hücrelerinde doğrudan veya dolaylı olarak oksidatif stres oluşturarak ağrı eşiğini düşürebiliyor. Kilo kaybına yönelik diyetler, Akdeniz tipi beslenme, C, D ve E vitamini, beta-karoten gibi antioksidan yiyecekleri tercih etmek gibi yaklaşımlar fibromyalji hastalarında doğru beslenmeye yönelik adımlar olarak sayılabilir. Akdeniz tipi beslenen hastalarda tedaviye daha kolay yanıt alındığını hatırlatan Doç. Dr. Emrullah Hayta, bununla birlikte kafein ve alkol tüketiminin sınırlandırılmasının fibromiyalji semptomlarında azalmaya yardımcı olabildiğini söylüyor. Aspartam, mısır şurubu ve monosodyum glutamat katkılı yiyecekler ile araşidonik asit içeren besinler, yumurta sarısı ve et ise ağrı eşiğini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Dolayısıyla bu tür yiyeceklerden kaçınmak yararlı olabiliyor.”
RSS
Twitter
Facebook
Youtube
Google+
Instagram
FUTBOLUMUZDA ETNO-SPORTİF ŞİDDET...
YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ...
KAYBOLAN KIZ EFSANESİ…
ÖYLE ÇEK GİT...
KORKAK VE KÖR HÜKÜMET PROGRAMI...
SOKAKTAN MUTFAĞA: TAVUK KOKOREÇ...
AKP-MHP, SPOR YASASI İLE 3 BÜYÜK TAKIMIN KATARLILARA SATILMASININ ÖNÜNÜ AÇTI…
DİYARBEKİR GİBİ...
ÇİKOLATANIN KALP VE DAMAR HASTALIKLARI ÜZERİNE ETKİSİ…
RAKAMLAR HER ALANDA GERİLEDİĞİMİZİ GÖSTERİYOR…
KİME ÇALIŞAN GAZETECİLER?