Önce oku, doğruluğunu araştır; sonra inan.
Biz Türkiye insanları çok beleşçiyiz. Genelde beleşi çok severiz. Buna hazırcılığı da ekleyebiliriz.
Bugünkü teknolojik anlamıyla kopyala yapıştırcıyız. Bayağı da rahatlık veriyor insana sanırım. Yalnızca maddi yönden mi? Hayır. Siyasi yönden daha çok beleşçiyiz/hazırcıyız.
Okumak yok,
Sorgulamak yok,
Bu ne demek istedi diye merak edip araştırmak yok.
Hadi eskiden bir şeyin doğrusunu öğrenmek için, bir yığın ansiklopedi sayfasını karıştırmak, bu sayfalar arasında çoğu kez kaybolmak vardı. Hatta bir süre sonra neyi aradığımızı bile unutur olabiliyorduk.
Ya şimdi?
Google nenen bir meret var bir ona sor kardeşim.
Yok…
Bir You Tube var, bari ona yaz kardeşim,
Bu okuma, araştırma, sorgulama tembelliği galiba bizim genlerimizde var.
Sağcısı da böyle, solcusu da böyle, muhafazakârı da böyle…
“İmama uydum Allah u ekber,”
Üstat Mao şöyle diyor,
Lenin şöyle derdi.
Doğru olmasına doğru, Mao’nun söyledikleri,
Doğru olmasına doğru Lenin’in söyledikleri,
Doğru olmasına doğru Atatürk’ün söyledikleri…
Bu liderleri doğru dürüst okudun mu?
Hayır…
Bu sözleri ne zaman, hangi ortamda, hangi koşullarda, niçin söylediklerini bir kerecik olsun düşündün mü?
Hayır.
Kopyala yapıştır,
Ezberle lafın nereye varacağını düşünmeden söyle. Kendini bir şey biliyorsan.
Vay be adama bak Leninist,
Tabi adam Maocu ya,
Ya da adam sapına kadar Atatürkçü, desinler.
Desinlerle olmuyor beyler.
İşte beleşçiyiz, hazırcıyız dediğim bu.
Siyaset de, Kültürde, iş hayatında…
Yani
Hayatın her alanında…
Arkadaş adam hayatın her dalında; doçent olmak, doktor olmak, profesör olmak için kopyala yapıştırlarla hazırlanmış tezleri parayla satın alıyor. Araştırmak, bilgi dağarcığını geliştirmek gibi çabası yok.
Seksenlerde sol böyle yok olup gitmedi mi?
Sol gazeteleri ceketimizin dış cebine koyarak hava atıp solcu geçinmedik mi?
Sonumuz ne oldu?
Bir saman alevi gibi sönüp gitmedik mi?
Çünkü çoğumuz özde değil sözde solculardık. Bir karşı hareket anında nasıl bir tavır alınır, okumadığımız için bilemedik.
Bizi armut toplar gibi toplayıp içeri attılar.
Tabi okuma tembeli olduğumuz için, araştırmak gibi bir alışkanlığımız olmadığı için, yalnızca kodese atılmakla kalmadık insanlık dışı işkencelerle yüz yüze geldik. Ölenlerimiz oldu.
Bugün bakıyorum hala o eski beleşçiliğimiz, hazırcılığımız, kopyala yapıştırcılığımız aynen hiç eksilmeden, hatta artarak devam ediyor.
Sol böyleydi de sağ farklı mıydı?
Yok çanım.
Al birini vur diğerine.
Kolay gelsin beyler, kolay gelsin.
Bütün bunları niye yazdım.
Devam edeceğim…
Şimdi de sıra haftanın öğüdünde
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Geleceğimizi çalmayın.
Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.
Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.
RSS
Twitter
Facebook
Youtube
Google+
Instagram
2024 Yerel Seçimin Ardından…
AKP NEDEN KAYBETTİ?
YEŞİLÇAMIN EFSANE ADAMLARI: CÜNEYT ARKIN VE YILMAZ GÜNEY...
BAKARSIN BİR GECE ÇEKİP GİTMİŞİM...
IRKÇILIĞINIZDA BOĞULUN...
KEMALPAŞA TATLISI
Amedspor konferansı ve Amedspor tartışmaları bize ne anlatıyor?
ACEP BU YOLDA...
ÇİKOLATANIN KALP VE DAMAR HASTALIKLARI ÜZERİNE ETKİSİ…
DEM PARTİLİLER ‘HİZMET’ İYİ PARTİLİLER ‘İSTİKRAR’ BEKLİYOR…
KİME ÇALIŞAN GAZETECİLER?
TÜKETİCİ UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK (ÜCRETSİZ ARABULUCULUK)…
Aşk ve Yaşam Üzerine Aforizmalar