Ninova Haber - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin Genel Merkezi'nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Karamollaoğlu, iktidarın ülkede yaşananlar konusunda hiçbir sorumluluk almadığını ve suçu başkalarına yüklediğini belirterek "Bu ülkede soğan fiyatları artıyor; soğan üreticisi suçlu oluyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor; market sahipleri suçlu oluyor. Yurt problemi yaşanıyor; barınamıyoruz diyen gençler suçlanıyor. 'Faiz lobisi', 'soğan lobisi', 'patates lobisi' derken sıra geldi 'market lobisi' ile mücadele etmeye" dedi.
Temel Karamollaoğlu, hükümetin kötü ekonomik tabloyu toparlamak için sürekli halktan yardım istediğini de söyleyerek, "Dünyada böyle bir garabete rastlayamazsınız. Sen orada neden duruyorsun o zaman?" diye sordu. Karamollaoğlu'nun açıklamaları şöyle:
Amerika’ya bir seyahat yapıyorsunuz; koskoca araba filosunu uçaklarla Amerika’ya götürüyorsunuz. Allah’tan korkun ya! İsrafı önlemek istiyorsanız; tasarruf önce evden başlar. Önce saray mantığından kurtulmak gerekir. Memleketi böyle idare ederseniz kırk yıl geçsin bundan bir adım ileriye gitmez ama kırk adım geriye düşersiniz. Sadece dua ediyoruz Ya Rabbi şu arkadaşlarımıza akıl fikir ver diye.
Dış politikada ciddi problemlerle karşıyayız ve maalesef içerde de durum çok farklı değil. Bu konuda gündemin diğer başlıklarına geçmeden önce bir konuyu değerlendirmek istiyorum. Nedir o konu? Temeli 1956'da merhum Erbakan Hoca tarafından atılan ve bu nedenle Erbakan Hoca'nın fabrikası olarak da anılan Bayrampaşa'daki Pancar Motor Fabrikası... Erbakan Hoca, o fabrikada onca zorluğa ve imkan yetersizliğine rağmen motorlar üretmişti. Şimdi bu arkadaşlar, "müjde" veriyor; "o araziye Millet Bahçesi yapacağız, Erbakan Hoca'nın ismini de taşıyacak bu park.." Hakikaten anlamak mümkün değil! Bu arkadaşlar Erbakan Hoca'yı hiç ama hiç anlamamışlar. Yıllar evvel oraya o fabrikayı kuran merhum Hocamız, o fabrikayı önce atıl hale gelsin, ardından kapatılsın, sonra da bir park yapılsın adına da benim ismim verilsin diye kurmadı. O fabrika işlesin, motor üretsin, ülkemiz dışa bağımlı olmasın diye kurdu.
Her hafta gündeme düşen konular değişse de; insanımızın değişmeyen tek gündemi var; ekonomik problemler, geçim sıkıntısı ve işsizlik... Hayat pahalılığı, geçim zorluğu, işsizlik... İnsanımızın değişmeyen ve her geçen gün hayatını daha da zorlaştıran temel sorunları bunlardır. İşte eylül ayının sonuna geldik ve Türk-İş bu ayın açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Bu araştırmaya göre; açlık sınırı 3.049 lira, yoksulluk sınırı da 9.931 lira olmuş.. Peki, asgari ücret ne kadar; 2825 lira. Peki, ülkemizde ortalama bir çalışanın, memurun, işçinin aldığı maaş hiç 10 bin lirayı buluyor mu; hayır. Yani siz milyonlarca insanımızı açlık sınırının altında ve bir o kadar insanımızı da yoksulluk sınırın altında bir ücretle yaşamaya mahkum etmişsiniz. Daha önce defalarca kez söyledim, bugün bir kez daha söylüyorum; öncelikle zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bugünü dünle mukayese ederken, enflasyon, döviz kurunu dikkate almaktan sadece rakamların zikredilmesi vatandaşın değil ama sadece kendinizi kandırırsınız. Asgari ücret belirlenirken açlık sınırını baz alırsanız, işte zamanla insanlar onun dahi altında bir ücrete mahkum hale gelir.
Peki olması gereken nedir ve Saadet Partisi bu konuda hangi adımları atacak? Öncelikle ücret belirlemede mantığı değiştireceğiz; bu anlayışla bir yere varılmaz. Bir insana açlık sınırını, hatta onun da altında hayat standartlarını reva görmek zulümdür, zulüm! Asgari ücrette hedef açlık değil yoksulluk sınırı olmalı ve bunun için 5-10 yıllık planlar yapılmalıdır. Birilerine 3-5 maaş birden verilebiliyorsa, milyarlarca lira israf edilebiliyorsa; insanımıza da bu kaynak bulunur; hatta bulunur değil bu imkan var!
Hakikaten ülkemizin ekonomisi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Bugün iktidarda bulunanlar, ülkemizin nimetlerini kendi aralarında paylaşanlar, bu ülkede külfet çeken insanımızın feryadını duymuyor olabilir. Ya da daha da vahimi, görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeye devam ediyorlar. Fakat vatandaşın canı yanıyor, bu derin krizin sorumluları ise suçu sürekli başkalarına atıp, kabahati hep başkalarında arıyorlar.
Bu ülkede soğan fiyatları artıyor; soğan üreticisi suçlu oluyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor; market sahipleri suçlu oluyor. Yurt problemi yaşanıyor; barınamıyoruz diyen gençler suçlanıyor. Ev kiraları artıyor; ev sahipleri ve emlakçılar suçlanıyor. Dahası sorgusuz sualsiz işinden edilen KHK'lılar zor bela gidip bir iş buluyor; onları işe alanlar cezalandırılıyor. Fakat ne hikmetse iktidarın hiçbir kabahati yok; herkes suçlu, herkes hain; bir tek kendileri masum, bir tek onlar vatansever!
Sopayla, tehditle, gözaltına almakla, kurumları kapatmakla bu işler çözülmez; iktidarın artık bu tutum ve davranışlarından vazgeçmesi gerekiyor. 2010 yılında "Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir" diyerek küçük esnafa mahalleyi dar eden Sayın Erdoğan şimdi de "Beş zincir market piyasayı alt üst ediyor" sözleriyle enflasyonun sorumluluğunu üzerinden atmak istiyor. Artan fiyatlar için marketleri sorumlu tutup, cezalar keserek bu işler düzelecekse; her gün yeni bir zamla kabaran elektrik, su ve doğalgaz faturaları için de sayaç okuma personellerini mi cezalandıracaksınız? Akaryakıt fiyatlarındaki artışı engellemek için istasyon çalışanlarına ve sahiplerine mi ceza keseceksiniz? Böyle bir mantıksızlık olmaz, bu kafayla problemlerimiz çözülmez; aksine her geçen gün daha da derinleşir. "Faiz lobisi", "soğan lobisi", "patates lobisi" derken sıra geldi “market lobisi” ile mücadele etmeye. Hayat pahalılığını marketlere bağlayanlar; akaryakıt, elektrik, konut kirası, inşaat maliyetleri, kitap, kırtasiye fiyatlarındaki fahiş artışların sorumlusu olarak kimi görüyor merak ediyorum.
Enflasyonun, yoksulluğun ve hayat pahalılığının tek sorumlusu sizsiniz. Her şeyin yetkisi sizde olacak, yargı size bağlı olacak, bakan yardımcılarını, daire başkanlarını, hatta özel kalem müdürlerini bile siz atayacaksınız, sizden habersiz duvarların rengi bile değişmeyecek. Üç dört ayda bir merkez bankası başkanını değiştireceksiniz, "faizleri indirin" diye emir vereceksiniz, işinize gelmediği için TÜİK başkanını değiştireceksiniz; ama işler yolunda gitmediğinde sorumlu başkaları olacak. 20 yıldır bu dümenin başında siz varsınız ve geminin karaya oturmasından da siz sorumlusunuz. Fakat bu geminin karaya oturması nedeniyle kara kara düşünmek zorunda kalan milletimiz asla ümitsizliğe kapılmasın. Hiç kimse, bu millete karşı sorumluluk duygusunu kaybeden yöneticilere bakıp da umutsuzluğa düşmesin. Biz ekonomiyi elimizdeki sopayla ve cezayla korkutarak değil; akl-ı selim politikalarla yoluna koyacağız. İnsanımızı hayat pahalılığı karşısında yalnız ve çaresiz bırakmayacağız.
RSS
Twitter
Facebook
Youtube
Google+
Instagram
2024 Yerel Seçimin Ardından…
AKP NEDEN KAYBETTİ?
YEŞİLÇAMIN EFSANE ADAMLARI: CÜNEYT ARKIN VE YILMAZ GÜNEY...
BAKARSIN BİR GECE ÇEKİP GİTMİŞİM...
IRKÇILIĞINIZDA BOĞULUN...
KEMALPAŞA TATLISI
Amedspor konferansı ve Amedspor tartışmaları bize ne anlatıyor?
ACEP BU YOLDA...
ÇİKOLATANIN KALP VE DAMAR HASTALIKLARI ÜZERİNE ETKİSİ…
DEM PARTİLİLER ‘HİZMET’ İYİ PARTİLİLER ‘İSTİKRAR’ BEKLİYOR…
KİME ÇALIŞAN GAZETECİLER?
TÜKETİCİ UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK (ÜCRETSİZ ARABULUCULUK)…
Aşk ve Yaşam Üzerine Aforizmalar